-
1 hüküm vermek
v. adjudge, adjudicate, decide, decree, judge, sentence, bring in, condemn, doom, estimate, form an estimate of, return, rule -
2 hüküm vermek
darizandin -
3 hüküm\ vermek
рассуди́ть суди́ть -
4 hüküm vermek
унашъо шIын -
5 hüküm vermek
to adjudicate, to decide -
6 gıyabında hüküm vermek
v. default -
7 peşin hüküm vermek
v. prejudge, preconceive -
8 yanlış hüküm vermek
v. misdeem, misjudge -
9 önceden hüküm vermek
v. prejudge -
10 hüküm
hüküm <- kmü> Urteil n, Beschluss m des Gerichts; Schlussfolgerung f; Bestimmung f; Gültigkeit f; Macht f;hüküm giymek verurteilt werden;hüküm sürmek herrschen, an der Macht sein; fig Meinung herrschen, gelten; Klima, Stille usw herrschen;hüküm vermek einen Entschluss fassen; JUR ein Urteil fällen;-e hükmü geçmek (oder yürütmek) regieren, beherrschen (A), etwas zu sagen haben (über A); unp (seine/ihre) Meinung gilt ( oder herrscht);-in hükmü geçti … verlor seine Macht;hükmü parasına geçmek sich (D) etwas mit seinem Gelde leisten können;… hükmünde olmak in der Lage jemandes sein, dieselben Rechte haben wie … -
11 hüküm
верди́кт (м)* * *выпад. -kmü1) постановле́ние, предписа́ние; реше́ние; пригово́рhüküm fıkrası — юр. пара́граф, абза́ц какого-л. реше́ния
hüküm giydirmek — осуди́ть
hükme varmek — прийти́ к оконча́тельному реше́нию
hüküm vermek — а) приня́ть реше́ние; б) осуди́ть, приговори́ть
2) си́ла (закона, договора и т. п.); значе́ние, влия́ниеhükmü olmak — а) юр. име́ть си́лу, де́йствовать (о законе и т. п.); б) име́ть влия́ние / вес
- hükmü varhüküm yürütmek — име́ть си́лу / влия́ние
- hükmü yok3) госпо́дство, властьhüküm sürmek — а) вла́ствовать, госпо́дствовать; пра́вить, ца́рствовать; б) преоблада́ть, госпо́дствовать
hüküm süren kanaat — преоблада́ющее мне́ние
hüküm süren hastalık — распространённая боле́знь
••- kaynata baba hükmündedir -
12 hüküm
",-kmü 1. decision, sentence, decree, judgment. 2. assumption, opinion, thought. 3. sovereignty, sway, jurisdiction. 4. legality, authority, validity. 5. importance, effect, influence. 6. force, grip, hold. -ünce as required by: kanun hükmünce as required by law. -ünde equivalent to, in lieu of. -ünü geçirmek /a/ to assert one´s authority over. -ü geçmek 1. /a/ to have authority (over), carry weight (with). 2. (for something) to have become invalid; to have lost its effectiveness. - giydirmek /a/ to pass sentence (on). - giymek to be sentenced, be condemned. -ünde olmak to be considered (as); to be of the same effect (as). -ü parasına geçmek to be able to pay for something (instead of having to beg for it). - sürmek 1. to rule, reign. 2. to prevail. - vermek 1. to arrive at a decision or opinion. 2. to pass sentence." -
13 peşin hüküm
→ ön yargı Vorurteil ntbir şeye \peşin hüküm vermek etw in Bausch und Bogen verurteilen -
14 oranlamak
1. أحصى [أَحْصَى]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek2. احتسب [اِحْتَسَبَ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek3. حسب [حَسَبَ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek4. حصر [حَصَرَ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek5. خمن [خَمَّنَ]Anlamı: akıl yoluyla hüküm vermek, tahmin etmek6. عد [عَدَّ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek7. عدد [عَدَّدَ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek8. قدر [قَدَّرَ]Anlamı: akıl yoluyla hüküm vermek, tahmin etmek -
15 görünüş
görünüş s1) Aussehen nt, Ansehen nt\görünüşe bakılırsa dem Ansehen nach zu urteilen\görünüşe göre hüküm vermek nach dem Äußeren urteilen2) Ansicht fönden \görünüş die vordere Ansicht3) Anschein m, Schein m\görünüşe aldanmamalı der Schein trügt\görünüşe göre dem Anschein nach\görünüşü kurtarmak den Schein retten -
16 racon
racon s\racon kesmek ( görünüşe göre hüküm vermek) nach dem Äußeren urteilen; ( gösteriş yapmak) angeben, eine Schau abziehen -
17 el
кисть (ж) рука́ (ж)* * *I1) рука́, ру́киel sıkmak — пожа́ть ру́ку
el sıkışma — рукопожа́тие
2) ру́чкаkapı eli — дверна́я ру́чка
3) ход ( в некоторых играх)şimdi el bende — сейча́с мой ход
4) счётное слово разhavaya üç el ateş etti — он сде́лал три вы́стрела в во́здух
••elini veren kolunu alamaz — посл. ему́ дай па́лец, он ру́ку отхва́тит
elinle ver ayağınla ara — погов. ему́ дай [в долг] рука́ми, а [обра́тно] проси́ нога́ми
- elde- eldeki- elde mi?- elden- elinde
- elinden- eliyle- el açmak- eline ağır
- ele alınmaz
- ele almak
- eline almak
- el altında
- elinin altında
- el altından
- el atmak
- ele avuca sığmamak
- eli ayağı bağlı
- eli ayağı buz kesilmek
- el ayak çekilmek
- eli ayağı düzgün
- eline ayağına kapanmak
- elini ayağını kesmek
- elini ayağını çekmek
- elini ayağını öpeyim!
- eli ayağı tutmak
- eli ayağı kesilmek
- eli ayağı tutmamak
- eline ayağına üşenmemek
- ele bakmak
- eline bakmak
- el basmak
- eli boş dönmek
- eli boş gelmek
- eli böğründe kalmak
- eli koynunda kalmak
- elini çabuk tutmak
- el çekmek
- elini çekmek
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- el çırpmak
- eli dar
- eli darda
- el değiştirmek
- el değmemiş
- eline doğmak
- eli dursa ayağı durmaz
- eline düşmek
- elden düşürmemek
- eli ekmek tutmak
- elden ele dolaşmak
- elden ele gezmek
- el elden üstün
- el ele vermek
- el ense etmek
- eli ermez gücü etmez
- elini eteğini çekmek
- eline eteğine doğru
- el etek öpmek
- eline eteğine sarılmak
- el etmek
- elde etmek
- elden geçirmek
- ele geçirmek
- ele geçmek
- eline geçmek
- elinden geleni ardına
- elinden geleni arkasına komamak
- elinden geleni bırakmamak
- elden geleni yapmak
- elinden geleni yapmak
- elden gelmek
- elinden gelmek
- elinden gelse...
- elden ne gelir?
- elden gelmemek
- elinden gelmemek
- eli genişlemek
- elde gezmek
- ellerde gezmek
- elinin hamuruyla erkek işine karışmak
- elinden hiç bir şey kurtulmaz
- elinden bir iş çıkmamak
- elinden kaza çıkmak
- elinden bir kaza çıkmak
- elinden iş gelmemek
- elinden bir iş gelmemek
- eli işe yatmak
- elini kalbine koyarak söylemek sürmek
- elini kalbine koyarak düşünmek sürmek
- elini kalbine koyarak hüküm sürmek
- elden kaçırmak
- el kaldırmak
- eli kalem tutmak
- elinde kalmak
- eline kalmak
- elinden kan çıkmak
- elini kana bulamak
- el katmak
- eli kırılmak
- elini kolunu bağlamak
- eli kolu bağlı kalmak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya gezmek
- el koymak
- eli koynunda - elinden hiç bir şey kurtulmamak
- eli kurusun!
- eli olmak
- elinde olmak
- elde olmamak
- elinde olmamak
- elini oynatmak
- eli para görmek
- eline sağlık!
- elinize sağlık!
- elini sallasa ellisi başını sallasa tellisi
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- eli silâh tutan
- eline su dökemez
- el sürmemek
- eli şakağında
- el tazelemek
- el tutmak
- elinde tutmak
- elinden tutmak
- elle tutulacak tarafı kalmamak
- elle tutulacak yanı kalmamak
- elle tutulur gözle görülür
- el uzatmak
- el üstünde tutmak
- eli varmamak
- eli gitmemek
- el vermek
- ele vermek
- el vurmamak
- eli yatmak
- bu işte eli yok
- eller yukarı!
- bir eli yağda bir eli balda II1) чужо́й, чужа́к2) страна́, крайyabancı ellerde — в чужи́х края́х, на чужби́не
3) наро́д, населе́ние4) пле́мя••elin ağzı torba değil ki büzesin — посл. на чужо́й рото́к не наки́нешь плато́к
el ile gelen düğün bayram — посл. ≈ на миру́ и смерть красна́
elin derdi ele masal gelir — посл. чужу́ю беду́ рука́ми разведу́
- el kapısında çalışmakel kazanıyla aş kaynatmak — погов. прийти́ на гото́венькое
См. также в других словарях:
hüküm vermek — 1) iyice düşündükten sonra bir karara varmak Oğlum, beni iyi dinledikten sonra hükmünü verecek. R. N. Güntekin 2) bir suçluyu mahkûm etme … Çağatay Osmanlı Sözlük
hüküm — is., kmü, Ar. ḥukm 1) Yargı Hükmü doğru ve pek de yerinde olamazdı. F. R. Atay 2) Egemenlik, hâkimiyet 3) Değer, aynı veya benzer nitelik Kocabaş Kazasker, gerçekten Sultan Mahmut un gözbebeği hükmündeymiş. R. N. Güntekin 4) Önem, geçerlilik Bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hükm — (A.) [ ﻢﮑﺣ ] hüküm, emir, kesin karar. ♦ hükmünde yerinde, gibi. ♦ hükmünü almak yerine geçmek, gibi olmak. ♦ hüküm vermek kesin karar vermek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
MUHAKEME — (C.: Muhakemât) (Hüküm. den) Dava için iki tarafın mahkemeye baş vurması. * İki tarafın mahkemeye baş vurması. * İki tarafı dinleyip hüküm vermek. * Düşünmek. * Zihinde inceleme yapmak. * Karar vermek için iyice düşünmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
hata — is., Ar. ḫaṭāˀ 1) Yanlış O kitap hatalarla dolu. Böyle bir hüküm vermek hatadır. 2) İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, kusur, yanılma, yanılgı Ağzını topla, dedim ama hatamı anladım. B. Felek 3) Suç, günah, kusur Birleşik Sözler hata… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kara kaplı kitap — is., bı, mec. 1) Çıkar sağlamak için yasa dışı işlerin yapılmasında yol gösteren yöntemler bütünü 2) esk. Kadıların hüküm vermek için baktıkları kitap … Çağatay Osmanlı Sözlük
oranlamak — i 1) Ölçmek, hesaplamak, hesap etmek 2) Akıl yoluyla gerçeğe yakın olduğuna inanılarak hüküm vermek, tahmin etmek 3) Karşılaştırmak, kıyaslamak 4) i, le Eşit tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
racon kesmek — 1) görünüşe göre hüküm vermek 2) gösteriş yapmak Hayati ortaya atılır, tosunca raconu keser ya da dövülürdü. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
ANALOJİ — Mant. Benzetme yoluyla sonuç çıkarma. Bilinmeyen bir durum, bir hadise, bir münasebet ve bir varlık hakkında hüküm vermek için bilinen bir benzeri hakkındaki bilgilerden faydalanılarak muhakeme yürütülmesidir. Bu tarz düşünce çok defa düşüneni… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
JÜRİ — ing. Herhangi bir mes ele için hüküm vermek üzere toplanan hey et, cemaat … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
karar — is., Ar. ḳarār 1) Bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargı Kararımı biradere pek güçlükle kabul ettirdim. R. N. Güntekin 2) huk. Herhangi bir durum için tartışılarak verilen kesin yargı, hüküm Yargıç kararı. 3) Bu yargıyı… … Çağatay Osmanlı Sözlük